okuduğum kitaptaki karakterleri hayatımdaki insanlara benzetirim.
rüyalarım için ayrı günlük tutmak
toprak veya sünger yeme gibi alıśkanlıkların da için de bulunduğu ama sebebinin çocukluk tramvalarına dayandığı şey.
soru çözerken erman toroğlu taklidi yapıyorum istemsizce.
garip alışkanlıklar dendiğinde aklıma psikoloji gelir.bana göre de psikolojinin babası sigmund freuddur.sigmund freud tıp alanında ilerlemek ister ve nörolojiyi seçer.ve burada insanın geçmişteki travma ve kötü olaylarını anlattıkça insana faydası olduğunu keşfederek bugünkü psikoanalizin temellerini atmış oluyor.insan psikolojisi gerçekten garip.renklerin bile insan üzerinde psikolojik etmeni var.yapılan bir boks deneyinde kırmızı ve mavi renkler veriliyor.kırmızı giyenler büyük oranda maçı kazanıyor.çünkü kırmızının daha agresif olduğu düşüncesi mavi renk giyenlerin aklından silinememiş.başka bir deneyde ise odaya girenlerin bir kısmına içinde fazlaca hızlı kelimesi geçen,diğerlerine yavaş geçen metin okutuyorlar.bu insanların çoğu odadan,okuduğu kelimeye göre çıkıyor.hızlı kelimesini okuyanlar hızlı yavaş okuyanlar yavaş.
ağlarken aynada kendine bakmak
her seferinde sesli bir şekilde "çişim geldi / kakam geldi" demek
küçüken çakıl taşı yerdim
okuduğum kitapta en ufak bir leke olmasın diye kitabın arasındaki parmağımı ayracın üstüne koyarım ki parmağımdan herhangi bir leke sayfayı kirletmesin.
her mutfağa gittiğimde sebepsizce her yeri karıştırıp atıştırmalık bir şeyler aramam
kapıyı viyana'nın surları gibi kilitlemek.
yumurta beyazına asla dokunamamak dolayısıyla yiyememek. ona keza yumurta sarısını çok sevmek ve bunu çıkarmaları için etraftan yardım istemek. o da olmadı kabuğunu parçalayıp beyaza dokunmadan sarıyı içeriden çekip almak suretli yemek:)
puding ve kahvaltılık gevreği çay kaşığı ile yemek benim en garip ama güzel alışkanlığımdır.
sabah uyanınca su içmeden birşey yiyememek yurt günlerinde kazandığım alışkanlıklardan (bir damla gözyaşı bırakıyorum buraya :'( )
elektronik cihazlarda ses seviyesini tek sayı olacak şekilde bırakmak bunlardan biridir.
2 ana cadde ve onlarca ara sokak arasında her gün yürüdüğüm rotayı hiçbir zaman değiştirmemem
hızımı, tam varmam gereken yere varınca müziğin bitmesi için ayarlarım
evde, her daim otururken ya kucağıma bir yastık koyarım ya da üstüme pike örterim. şu anda bu yazıyı yazarken hem üstüme pike örtmüş hem de kucağıma bir yastık sıkıştırmış durumdayım. bu alışkınlığımdan dolayı çok terliyorum ama öbür türlüde kendimi çıplak gibi hissediyorum.
önceden izlediğim bazı belgeseller ve dizilerdeki sahneleri (hatta bazı anime ve filmlerdeki sahneler de dahil) ara ara açıp tekrar izliyorum.
günde en az bir buçuk litre kadar limon tuzlu su içiyorum.
herkesin yaptığı ama itiraf etmediği (tırnak yemek)
bu ülkeyi sevmek...
okb ye kadar gidebilir bu alışkanlıklar
yerlere yatacak kadar güldüğüm zaman ve bunun bir süre devam etmesinin ardından ağlamaya başlıyorum
izleniyormuş gibi hissedip hareket edememek.